Kostantiniyye Körfezi girdabı

0
134

Evvelâ Bismillah ile Eminönü’nden bir gemiye binip deniz dalgası ile önce Galata burnunda Kurşunlu Mahzen önünde Kostantiniyye Körfezi girdabı olan derin boğazı zorluklarla geçtik.

“O, sizi karada ve denizde gezdir endir…” [Yunus, 22] âyetine mazhar olup ilk başta denizin sıkıntısını çekip Fındıklı kasabası önünde biraz dinlendikten sonra “Önce yoldaş, sonra yol” sözü uyarınca bir kaç olgun usta gemici yolcular gemimize gelip arkadaş oldular.

1050 Muharreminin ilk cuma günü [23.04.1640] kuşluk vaktinde ateş saçan güneş felek kulesine doğru iki mızrak boyu yükseldiğinde “Tanrıya hamd olsun uygun vakittir” diye bütün gemiciler bir yere toplanıp isa seren edip salpa demir ettiler.

Sürükleye sürükleye geminin demirini çekip bütün levendler hazır oldular. Dua ve övgülerle yelken yırtıp “Hüdâ âsân ede!” diye Fâtiha okunup sıyırma pupa rüzgâr ile göz açıp kapayıpcaya kadar Sarayburnu akıntısı girdabını kolaylıkla geçip istek yelkenini Bursa’da Muradiye tarafına yönelttiler ve cüz’i iradelerini o tarafa yönlendirip gemi içinde herkes cavk cavk ve şavk şavk sohbet etmeye başladılar.

Bazı dostlarımızdan hanendeler

Allâhümme yâ Hâdî Âsân eyle yolumuz Sehhil ubûre’l-vâdî Tiz geçir tut elimiz.

İlâhilerini okuyup söylerken meğer arkadaşlarımız arasında Sultan İbrahim Han’ın Karcıbaşısı Sefer Ağa’nın tanburcusu, santurcusu, neyzen ve kemençesi var imiş. Ayrıca Sadrıazam Kara Mustafa Paşa’nın Ulak Kara Receb Ağasının bir çöğürcüsü ve iki hanendesi var imiş. Hepsiyle bir yere gelip; customized guided tour

“Gelin sizinle bu gam girdabında üzüntünün verdiği karışıldı¬ğı yok etmek için bir segâh faslı eyleyelim” diye hakir tahrik edince segâh, mâye ve gerdâniye makamı evlerinde-gezinerek gerdâniyede karar edip iki peşrevden sonra Derviş Ömer bestelerinden üç murabba bir semâî faslı edip bir can sohbeti olmuştur ki rahmet denizleri yaratılalıdan beri deniz üzerinde öyle bir Hüseyin Baykara faslı olmamıştır.

Gemicilerden Kışlakçı Dayı, Çördüm Dayı ve Cıvık Veli adlı dayılar çöğürleriyle geldiler. Onlar da âşıkâne ve sâdıkâne bir fasıl ettiler ki çöğür erbabı olanların ağızlarından salyaları aktı.

Bu zevk ve şevk üzere Heybeli Adası önüne vardık. İstanbul’a 18 mildir ve fırdolayı 9 mil kuşatır. Mamur ve bakımlı bir adadır ve bir manastırı var. Yılda bir kere, binlerce kayık kefereler İstanbul’dan gelip bu manastırı seyrederler. Zira kefere zamanında Ayasofya’dan perhiz ve ibadetle uçan Rahip Angiliya’nın bu kilisede mezarı vardır. Bu ada halkı safi zengin gemici Rum kefereleridir. Âb-ı hayat suyu ve bağları vardır. Hakimleri; bostancıbaşı ve bir yeniçeri yasakçısıdır Evvelâ hamd edelim.

Buradan kalkıp yine uygun vakitle şimşek gibi şakıyıp sanki gemi başından ateşler çıktı. Tanrı’nın ihsanı ile tamam beşinci sa¬atte deniz kıyısına varıp demir attık. Beyt:
Be-deryâ der-merıâfi’ bî-şümârest Eğer hâhî selâmet der-kenârest
Büyük şehir ve eski kale
Dârthal beldesi yani Mudanya

Mudanya derler

Kostantin Tekfur’un kızı Mudına yapısıdır. Mudma’dan bozma olarak Mudanya derler. Tanrı’ya hamd olsun esenlikle bu şehre girdik. İlk defa gurbet ellerde cuma namazı kılmak bu şehirde nasip oldu. Temiz toprağma yüzümüzü sürüp yüz bin dua ve yakarış ile Cenâb-ı Allah’a hamd ü sena edip şehri seyretmeye başladık.

Deniz kıyısında, Bursa’nın bakımlı ve gelişmiş bir iskelesidir. Gelen giden gemiler için güvenli ve sağlam doğal bir limandır. Zira bu Mudanya, İstanbul körfezinin kıblesi tarafında bir köşe bucağa vaki olduğundan yedi zorlu rüzgârdan güvende olmuş ve korunmuştur, ama yıldız rüzgârından tam olarak korunmuş değildir. İyi demir tutar yatak limandır. İskele başında gümrükhanesi vardır. Gelen giden gemilerden ve kara tarafından geleıi tüccarlardan öşür alır, on yük akçe iltizam eminliktir.

Şehri, deniz kenarında geniş bir alanda kurulmuş olup kalesi bir alçak kayalı yerde şeddadî taş yapı sağlam bir yerleşim yeridir. 721 [1321] tarihinde Orhan Gazi, şehzâdeliği sırasında babası Osman Gazi’nin izniyle ve Sultan Hacı Bektaş-ı Velî’nin duasıyla ilk defa bu kaleyi feth edip bir daha küffara sığınacak yer olmaması için yer yer kalesini yıkmıştır. Ama azıcık şey ile bakımı ve onanmı mümkündür.

Bu şehir, Anadolu eyaletinde Gazi Hudavendigâr sancağı ki, ilk taht merkezi Bursa’dır, onun voyvodalığıdır ve 150 akçe payesiyle İcazadır. Kadıya senede 2000 kuruş gelir sağlar. Bazı zaman Bursa mollalarına paşmaklık bahası olarak verilir, hoş bir kazadır.

Kiremit örtülüdür

Şehrin bütün evleri baştan başa kiremit örtülüdür. Üç camii var, yedi mescitleri, üç hanı, bir hamamı, iki sıbyan mektebi ve iki yüz adet dükkânları var. Ama medrese, dârülkurrâ ve dârülhadisleri yoktur. Zira halkının çoğunluğu Rumlardır.

Suyu ve havasının tatlılığından Urum dilberleri çoktur. Bağı ve bahçeleri de oldukça fazladır.
Beğenilen yiyeceklerinden; inciri, üzümü, üzüm şırası ve sirkesi meşhur olup dünyaya sirkesi yayıldığından belde isimleri içinde bu şehre “Dârıhal” derler.

Bu şehrî’gezip seyrettikten sonra hepimiz atlara binip kıble tarafına bağ ve bahçeler içinden geçerek dört saatte asla boş bir yer görmeyip bakımlı ve verimli Filedar Sahrası adlı ova içinde dört tarafı seyrederek.

Nilüfer Nehri: Öyle bir akarsudur ki bahar mevsiminde asla geçit vermez. Kıble tarafında Keşiş dağından, Keteli dağlarından ve Kestel dağlarından gelip toplanarak bu Filedar Ovası içinden akar, nice bin mezraaları, verimli toprakları, nice ağaçlık ve güllük gülistan yerleri sular.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz