Aziz George

0
105

Aziz George ( 275-281 – 23 Nisan 303) doğu ve batı kiliselerinde saygı gören, tanınan erken dönem Hristiyan şehididir.

Üçüncü Haçlı Seferi lideri Arslan yürekli Richard’ın ordularını kutsal savaşa Aziz George’un
koruması altında yollamasıyla, İngiltere’nin koruyucu azizi olarak kabul edilir. Aziz George,
Aragon ( İspanyanın kuzeyindeki özerk bölge), Kanada, Katalonya, Lithuania,Filistin, İngiltere, Etiyopya, Gürcistan, Yunanistan, Karadağ, Portekiz, Rusya, Bulgaristan ,Brezilya ve Sırbistan’ın Patron azizi, Cenova ve Venedik şehirlerinin St. Mark’tan sonra koruyucu azizi olarak kabul edilir. Beyaz üzerine kırmızı artılı İngiliz bayrağı “Aziz George Bayrağı” olarak bilinir.

Aziz George dördüncü yüzyıl başlarında yaşamış bir asker azizdir. Aziz George efsanevi ejderha avcısı olarak bilinir. İnanışa göre bugün Kapadokya’da bulunan Güzelöz köyüne musallat olan bir ejderhaya karşı yapmış olduğu savaş sonucunda ejderhayı öldürerek şehri kurtarması ile ünlüdür. Bu efsanede şehre musallat olan bir ejderhayı yatıştırmak için şehrin sakinleri tarafından, gelinlik içerisinde kurban edilmek üzere bir bakire hazırlanır. Aziz George, ejderha ile savaşarak o bakireyi kurtarır.

Ejderha, bütün kültürler çevresinde efsanelere, söylencelere ve mitlere konu olmuş hayali bir varlıktır. Doğu dünyasında ejderha; iyilik yapan, kutsal bir güçü sembolize ederken Batı inanışında ölüler dünyasına ait yıkıcı ve kötü bir güçü sembolize eder.

Ejderha uzakdoğu ülkelerinde ve Türkler’de olağanüstü gücü, bilgeliği ve dayanıklılığı, simgelemektedir. Ejderha tek tanrılı dinlerde kötü olarak tanımlanır. Değişik kültürlerde ejderhayla savaşma sebebi değişik şekillerde anlatılır. Ejderhalar canavar olarak kahramanların, fatihlerin ve diğerlerinin bir toprağın kontrolünü ele geçirmek için dövüşmeleri gereken yeryüzünün gerçek bekçileridir. Aynı zamanda hazinelerin ve özel bilgi kapılarının bekçileri olarak görülmektedirler.
Ejderhayla mücadelenin sembolik anlamı ise iç bilginin hazinelerini kazanmak için üstesinden gelinecek güçlükler olarak nitelendirilmektedir. Bütün bunlardan sonra ejderhayı öldürmek; aydınlık ve karanlık arasında çatışma; kötünün, yıkıcı güçlerin öldürülmesi ve insanın kendi karanlık doğasını alt ederek kendine hâkim olmasıdır. Aziz George’nin burada bakireyi ejderhadan kurtarmak için savaşması, Ejderhanın temsil ettiği kötü güçleri öldürmesi ve daha sonrasında ejderhanın ölümüyle temiz güçlerin kurtarılmasıdır.

Aziz George ve Ejderha ikonografisinde ele alınış biçimiyle, Hıristiyanlık dininde ejderhanın Tanrı’nın düşmanı, kötülüğün gücü ve şeytan olarak tanımlandığı görülmektedir. Musevilik’te ejderhaların derin sularda yaşadıklarına inanılır. Ejderhayı yenmek ise; dine aykırı güçlere karşı kazanılan zaferi simgeler. Eğer ejderhanın düğümlü bir kuyruğu varsa o ejderha; yenilmiş gücü simgeler. Eski inanışlarda ejderha, akrepte olduğu gibi gücünü kuyruğundan almaktadır. Hıristiyanlık’ta farklı azizler ejderhayla mücadele ederken gösterilmiştir. Bunlardan en ünlüsü Aziz George’tur, ama Aziz Michael ve Azize Margeret de ejderha ile savaşırken tasvir edilmişlerdir.

Ejderha inanışı çok eski uygarlıklarda dahi görülmektedir.

Sümer uygarlığında üç tür ejderha öldürme hikayesi vardır ve bunlardan Aziz George’un ejderhaya karşı savaşının benzeri ünlü Gılgameş Efsanesi’dir.

Gılgamış Efsanesi bir şiirdir. İlk yazılış tarihi M.Ö. 2500-3000 yılları arasında olduğu tahmin edilen destan, Sümerce 12 tane kil tablete yazılmıştır. İlk yazılımın dışında destan, daha sonra Babil döneminde iki kez daha yazılmıştır. Toplam 2 bin 900 satır olduğu tahmin edilen destanın en önemli bölümleri eksiktir. Sadece yüzde 60’ı tam olarak bulunan şiir formatında yazılmış destanın bazı dizelerinin başı ve sonu yoktur. Destanın Sümerce yazımının anlaşılması oldukça zordur. M.Ö. 1800 yıllarında Babil kralı Hammurabi (M.Ö 1792-1750)zamanında tekrar yazılan Gılgamış Destanı’nın üç tableti bulunamamıştır. Destanın son yazılım tarihi tam olarak bilinemese de, son ozanının, Kassitler çağında yaşamış Sin Lekke Unnini adında bir sanatçı olduğu kabul edilmektedir.

Destanın kahramanı Uruk Kralı Gılgamış, dörtte üçü tanrı, dörtte biri insan olan bir varlıktır. Gılgamış halk tarafından çok sevilir ama, kral aynı zamanda sert, güçlü ve mağrurdur. Halk bu öfkeli kralın burnu biraz sürtülsün düşüncesiyle tanrılardan yardım ister. Dualar boşa gitmez ve tanrıça Aruru, yarı vahşi bir yaratık olan Enkidu’yu yeryüzüne gönderir. Enkidu destanın ikinci önemli karakteridir. Fakat Enkidu’nun kırlarda yaptığı kıyımlar Gılgamış’tan çok dilekte bulunan Uruk halkının başına bela olur. Gılgamış, Enkidu’yu yola getirmek için güzel bir kadın (Şahmat) yollar ve ehlileşmesini sağlar. Kadının peşinden kente gelen Enkidu krallar gibi ağırlanır, güzel kokularla yıkanır, kentlilere özgün elbiseler giyer, oturup kalkma dersleri alır. Tanrının isteğinin aksine Gılgamış’la Enkidu çok iyi arkadaş olurlar.

Güçlerini sınamak için yola koyulan ikili, kendilerine hasım olarak, korkunç sesiyle bile insanları öldürebilen Sedir ormanının korucusu dev Huvava’yı seçer. Ancak devin gürleyişi karşısında Enkidu korkudan dona kalır. Gılgamış ise etkilenmez ve devi öldürür.

İlluyanka Efsanesi

Anadolu’da uzun süre hüküm sürmüş olan Hititler devrinde İlluyanka Efsanesi olarak bilinen ve Hatti uygarlığı kökenli olduğu düşünülen bir efsane ve onunla ilgili bir tasvir günümüze ulaşmıştır. Hitit efsanesinde İlluyanka canavara verilen genel bir addır ve efsane iki versiyon halinde tabletlerle günümüze ulaşmıştır. İlluyanka ile ilgili birinci efsane ülkede bolluk ve bereketin kutlandığı Purruelli bayramının devamında anlatılmıştır. İlluyanka Gök Tanrısı’nı yenmiş ve Gök Tanrısı diğer tanrılardan yardım istemiştir. Tanrıça İnara Fırtına Tanrısı’na yardım etmeyi kabul etmiş ve önce bir ziyafet düzenlemiştir. Aynı zamanda tanrı olmayan Hupaşiya adlı kahramandan kendisine yardım etmesini istemiştir. Sonra İnara hazırladığı ziyafete mağarasında yaşayan ejderhayı da davet etmiştir. Ejderha ziyafette içtiği içkinin etkisiyle sarhoş olmuş ve Hupaşiya saklandığı yerden çıkarak canavar İlluyanka’yı halatlarla bağlamış ve Fırtına Tanrısı yanında başka tanrılarla birlikte gelerek İlluyanka’yı öldürmüştür. Hititler’de ejderhanın yenilmesi, kış mevsiminin bitmesi ve bolluk ve bereket simgeleyen yaz mevsiminin başlaması anlamına gelmektedir.

Ejderhanın mağarada yaşıyor olması ve kahramanın iki kişiden oluşması ve arada bir kadının olaya yardımcı olarak rol alması efsanenin diğer uygarlıklardaki oluşumuna katkı sağlayan ögelerdir. İlluyanka efsanesi ile ilgili Geç Hitit Dönemi’ne ait Malatya’da bulunmuş bir kabartma bugün Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde bir ortostatın üzerinde tasvir edilmiştir.

Yunan Sanatı’nda ise iki farklı efsane ve iki kahraman ejderha ile savaşır. Perseus ve Herakles efsanelerinde ejderha ile savaşırken tasvir edilmişlerdir. Aziz George efsanesi ile içerik olarak en çok benzeyeni Perseus Efsanesi’dir. Bir diğer efsane kahraman ise Herakles’tir ve daha çok Herakles’in ejderha ile mücadelesi tasvir sanatında konu edilmiştir.

Aziz George’un bilinen hayat hikayesinde babasının ölümünden kısa bir süre sonra, Justus adında birisi Filistin valisi olarak tayin edilir. Vali Justus Lydda’ya geldiğinde Aziz George’un annesinden onu kendisine evlat olarak emanet etmesini ister. Aziz George’nin annesine O’na askeri eğitim vermek ve onu orduda yüksek bir mevkiye getirmek istediğini söyler. Annesi bu isteği kabul eder. George yoğun geçen bir eğitim döneminden sonra, Vali Justus George’nin yeterli eğitim aldığına inanarak, onu yüz asker ile birlikte imparator Diocletian’a gönderir. İmparator George’nin gayretlerinden ve başarılarından çok memnun kalır ve kısa sürede onu terfi ettirerek general yapar.

Bazı tezler, Diocletian’ın George’u askeri bir lider olarak görevlendirdiğini, azizin Galerius komutası altında Pers’lere karşı savaştığını kabul etmektedir. Aynı tezler Aziz George’un, bir süre Lübnan’da ve Beyrut’ta yaşamış olduğundan bahsetmektedir.

İmparator bütün askerlerin topluca Roma tanrılarına tapınmaya katılmasını istediğinde büyük bir olasılıkla Aziz George 298 yılında ordudan ayrılmıştır. 303 yılında İmparator Diocletian, Hıristiyan toplantılarını kanunsuz ilan edip kiliselerin ve kutsal yazıların imha edilmesi için emir verdiğinde, Aziz George’un Nicomedia’daki imparatorluk mahkemesinde yargılandığı söylenmektedir. Kilise tarihçisi Eusebius tarafından Aziz George, Hıristiyan dünyasında bir kahraman olarak tanımlanır. Aziz George yargılandıktan sonra bir çok işkencelerden sonra 303 yılında kafası kesilerek idam edilmiştir.

23 Nisan Aziz George’un bayramıdır.

Read More about 6-7 Eylül Olayları ile yüzleşme – Yakın tarihimizin kırılma noktası

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz