Nilüfer Sultan yaptığından dolayı

0
117

Ana yol üzerinde yapılmış olan gözlü sağlam bir köprü vardır ki her kemerleri gök kuşağından örnek verir büyük bir köprüdür, tarihinde (Hanım tertemiz kızı Nilüfer Sultan yaptığından dolayı nehrin ve köprünün ismine Nilüfer Köprüsü derler, o nehir bu köprü altından geçip batı tarafında mahalde Akdeniz’e karışır tatlı bir sudur.

Buradan iki saat daha kıble tarafına bağ ve bahçe, boştan ve ekili tarlalar içinde gidip Bursa’ya girdik.

İpek yurdu, büyük şehir, Diri ve Kadir olan Tanrı’nın nazargâhı, devletler taht merkezi ve eski Osmanlı başkenti olan Bursa Kalesinin anlatılması Bu göklerin gölgesinde yayılmış olan yeryüzünde Âdem Peygamberin yeryüzüne inmesinden beri ilk tarih Hazret-i İdris Nebî’den kalmıştır. Daha sonra yazılan, Kıptî milletinin tarihidir ki bu ana kadar günlük olayları teker teker yazmaktadırlar. Sonra Yunan tarihlerinden Madyan oğlu Yanko’nun kardeşi Yanvan Tarihi’dir. İsrailoğulları tarihlerinden Heccâm Tarihi adlı tarihleri var, ama güvenilir bir tarih değildir.

Süleymannâme

Sonra Hind Tarihi, sonra Çin Hakanı Tarihi, sonra Acem Tarihi, sonra Arap Tarihi, sonra Efrenc Tarihi, sonra Latin Tarihi, sonra Rum Tarihidir. Bu tarihlerin tamamını okumuş, incelemiş dünya tarihçilerinden bir tarihçi Bursa’mn kurucusundan asla sözetmemiştir. Ancak  Süleymannâme Tarihinde ve Evveliyyât-ı Tuhfe Tarihinde yazar ki bir kere Hazret-i Süleyman şaşaa ve tantana ile Süleymanî tahtı üzerinde havalamp uçarken Bursa yakınlarında bulunan Ruhban Dağı’mn en yüksek tepesine inip dört tarafa bakınır. Konuşma sırasında Hazret-i Süleyman, veziri Âsaf Berhayâ’ya;

“Ne olaydı şu gönle huzur veren yerde büyük bir şehir olaydı” diye buyurduklarında hemen cinler, dev ve perilerden bazı yakın hizmetçileri;

“Ey Allah’ın Emini! Bir kere Nuh Tufam’ndan evvel bu yere bir Süleyman ile asker çekip geldiğimizde bu yüksek dağın eteklerinde büyük bir kale ve eski bir şehir var idi. O kaleyi cinler kavmi yaptı, derler. Almakta âciz kalıp fethedemeden dönüp gittik. İşte Tufan’da yere batıp adı sanı yok olmuş” deyince Hazret-i Süleyman hemen bütün insanlara ve cinlere, yabani hayvanlara ve kuşlara emredip derhal taş ve toprağını temizlerken kalenin burçları ve bedenleri belli olur, ancak temizlemekte çok zorluk çekerler istanbul tours.

Hemen Hazret-i Süleyman rüzgâra emredince bir kere lodos rüzgârı Ad kavmine estiği gibi sert bir rüzgâr esip bütün taşı ve toprağı havaya savurup göz açıp kapayıncaya kadar kalenin duvarları, burçları ve bedenleri ortaya çıkar. Kara bir dev;

“Ey Allah’ın Emini! Bu kalenin altındaki kayalarda bir tılsımlı define vardır. Onu bulsanız dünya halkına kıyamete kadar yeterli gelirdi” der.

Bir dev de karşı çıkıp “Bulunmaz” der.

Biri de “Eğer o define bulunursa, o define ile Allah’ın Emini bu şehri imar ede” der.
Kimi bulunursa, kimi bulunmazsa derler. Derhal devlere emredip o defineyi bulup şehri baştan başa onarıp ismini Bulursa korlar. Bursa, Bulursa’dan bozulmadır.

Daha sonra Süleyman Peygamber Bursa’nın batı tarafında bir merhale yakın Edincik adıyla büyük bir şehir kurup Belkıs’a taht merkezi eder. Hâlâ büyük köşkleri, yüksek kemerleri Edincik şehrinde açık ve seçik bellidir. Ayasofya sütunlarının çoğunluğu bu Edincik şehrinden gitmiştir Kostantiniyye Körfezi girdabı.

Bahar günlerinde Hazret-i Süleyman Bursa’ya gelip Ruhban Dağı’nda Belkıs kız ile yayla faslı ederlerdi. Süleyman Peygamberin duası bereketiyle Bursa Tufan’dan sonra Allah’ın güvenli kıldığı bir yer olmuştur. Ama kalenin yapıcısı belli değildir. Fakat bu kale bir köhne yapıdır. Feleğin dönmesinden beri yerinde durur bir karar yeri, sağlam bir kale ve dayanıklı bir surdur.

Bütün duvarları göklere doğru yükselmiştir. Temeli yeşil renkli bir yalçın kaya üzerinde dört köşe şeklinden uzunlamasına sağlam bir kaledir. Uzunlaması doğudan batıya doğru olmuştur. Kuzey ve yıldız tarafı göklere baş kaldırmış kayalar üzerine oturmuş kaledir. O tarafı uçurum olduğundan üç tarafında aslâ hendek yoktur. Ama Pınarbaşı tarafında Değirmenler Mahallesi ve Kebir Mahallesi tarafında çok derin hendekleri vardır. Zamanın geçmesiyle hendekleri bakım görmemiş, Celâlî Karayazıcı, Said Arap ve Kalenderoğulları adlı isyancı eşkıyalar Bursa’yı kuşatıp hendeklerini toz toprak ile doldurmuşlardır.

Ama bu kalenin dört tarafı temellerinde taşlar var ki her biri hamam kubbesi kadar büyük taşlardır. Bundan bellidir ki insanoğlu yapısı değildir. Daha sonra Kaydefâ eline girip bazı burçlarım ve duvarlarını onarmıştır. Bu onarımın Yunan dili üzere tarihleri vardır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz