Üçkiliseden Sonraki Yolculuk

0
25

Doğuya Doğru Yeni Yerleşimler

Üçkilise’den ayrıldıktan sonra yolculuğumuz doğuya doğru devam etti. Yol boyunca bakımlı köyler, bereketli tarlalar, dağlar, bayırlar, bağlar ve ovalardan geçtik. Gördüğümüz her yerde ekili alanlar vardı; neredeyse bir karış boş toprak bile yoktu. Bu verimli bölgelerden geçerek yaklaşık dokuz saatte Sükûn kentine vardık.

Sükûn Kenti ve İlk İzlenimler

Sükûn, Nahçıvan sınırında, Sükûn Dağı’nın eteğinde kurulmuş, oldukça bakımlı ve büyük bir köydür. Ancak köy demek yetersiz kalır; adeta büyük bir şehir görünümündedir. On bir minaresi uzaktan seçilebiliyordu. Ne yazık ki bu değersiz kul biraz hasta olduğumdan kenti dilediğim gibi gezip inceleyemedim. Atımın üzerinde kısa bir seyirle yetindim Nahçıvan Kalesi ve Şehrin Özellikleri.

Muhammed Şam-ı Gazan Türbesi ve Bektaşîler

Sükûn kenti, Muhammed Şam-ı Gazan Türbesi’nin evkafına bağlıdır. Burada büyük bir Bektaşî tekkesi bulunmaktadır. Tekkenin çevresinde üç yüzden fazla derviş vardı. Hepsi yalın ayak, başları traşlı idi. Davul ve kudümler çalarak, sancak kaldırıp ziller eşliğinde bizi karşıladılar. Tekbirler getirerek hoş geldiniz dediler.

Gerçekten de bu dervişler, gönlü kırık, dünya işlerinden uzaklaşmış, Allah aşkıyla kendinden geçmiş, fakirlik içinde manevi zenginlik bulan kimselerdi. Hepsi Ehl-i Beyt sevgisiyle yanıyor, yüzlerinde manevî bir güzellik taşıyorlardı. Biz de bu manevi atmosferden etkilenip kurbanlar sunduk. Tekke şeyhi Nimet Dede dua ederek şifa dileğinde bulundu. Allah’a hamdolsun, o günlerde hasta olan bizler yeniden sağlığımıza kavuştuk.

Büyük Zengi Nehri ve Misafirperverlik

Ertesi gün sabah yolumuza devam ettik. Uçsuz bucaksız bir ova boyunca 13 saat ilerledik. Yol üzerinde üç kez çimenlik alanlarda dinlendik. Nihayetinde yeşilliklerle kaplı bir bölgeye vardık. Burada Büyük Zengi Nehri kıyısında çadırlarımızı kurduk.

Tanrı’nın büyüklüğüyle, çevredeki köy ve şehirlerden insanlar Osmanlı elçilerinin geldiğini duyunca akın akın yanımıza geldiler. Yanlarında hediyeler, yiyecekler ve içecekler getirdiler. O kadar çok ikram ettiler ki hizmetçilerimiz yiyeceklerden bıkar hâle geldi. Atlarımız ise yonca, ayrık, tirfil gibi otlarla beslendi ve karınları adeta kocaman küpler gibi şişti.

Zengi Nehri, Haran Dağları’ndan doğar, kuzeye doğru akarak pek çok şehri sular. Daha sonra Araş Nehri’ne, oradan Kür Nehri’ne ve nihayet Gilan Gölü’ne ulaşır Sofia Sightseeing.

Sidirgi Kenti ve İmam Rıza Evkafı

Buradan yine doğuya ilerledik. Ovalar arasında tavşan avladığımız yolculuğumuz yaklaşık on saat sürdü. Sonunda Sidirgi kentine vardık. Burası Nahçıvan topraklarında yer alır ve İmam Rıza’nın vakıflarına bağlıdır. Bu nedenle bütün vergilerden muaf tutulmuştur.

Sidirgi bin haneli, şenlikli, bağı bahçesi bol, suyu ve havası tatlı bir kenttir. Halkı çalışkan ve düzenli bir topluluktur. Kentin canlılığı ve refahı, vakıf sistemi sayesinde daha da artmış görünmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz